• Melis Danişmend

    Solo albümüyle beğeni toplayan Melis Danişmend Ankara'daydı [...]

  • Mabel Matiz

    Matizm ağır adımlarla ilerliyor [...]

  • The King Is Dead

    Indie folk grubu The Decemberists'in son albümü [...]

  • Cam

    Beğenilen tiyatro oyunu Ankara'daydı [...]

  • Odtu

    12. Sanat Festivali [...]

  • Ankara Film Festivali

    17-27 Mart'ta [...]

  • Can Bonomo

    İlk albümü Meczup ile dikkatleri çekmeyi başardı [...]

  • The King's Speech

    Bu senenin en çok ses getiren filmlerinden Zoraki Kral [...]

  • Sanctum

    James Cameron 3 boyut teknolojisi ile bu sefer başarılı olabilecek mi? [...]

  • Bruno Mars

    Doo-Woops & Hooligans albümü [...]

  • Athena

    Athena 27 Ocak'ta Ankara'daydı [...]

®

21 Şubat 2011 Pazartesi

The King's Speech


The King's Speech, 12 dalda Oscar adayı, en iyi film dahil 6 BAFTA ödülü sahibi ve en önemli ingiliz krallarından 6.George'un konu edildiği ihtişamlı yapıt. Fakat bu ihtişamını son dönem filmleri gibi sırtını görselliğe dayayarak değil, öyküsünün ve oyuncularının gücüyle gösteren bir film.


The King's Speech, kekeme sorunu yüzünden özgüven sorunu yaşayan ve türkçe çevirisi gibi zoraki kral olan 6.George'un hikayesini anlatıyor özetle. Sıkıcı olabilecek bir konu içerisine biraz da mizah katarak keyifle izlenebilir hale getirilmiş. Dram yönüne ağırlık verilerek zaten ingiliz mesafesindeki filmi daha da seyirciden uzaklaştırılmak istenmemiş. Ülkemizde bir dizi ile oluşan padişah tartışmalarına dayanarak bu filme baktığımızda karşımızda cesurca işlenmiş bir konu görüyoruz. Kraliçe'nin isteği üzerine ertelenmiş bir proje olan The King's Speech aynı dertten müzdarip bir senaristin kaleminden çıktığı öykünün titizliğinden anlaşılıyor. Ayrıca senaryonun gerçek bir öyküden yola çıkarak yazılmış olması filmi izlerken daha çok içine girmemizi sağlıyor.


Film esas gücünü oyunculuklardan aldığı kesin. Hatta film çıktığında tüm eleştirmenlerin hep bir ağızdan bu seneki tüm en iyi erkek oyuncu ödüllerinin sahibi olacağını söylediği Colin Firth çok iyi bir iş çıkarıyor. Oscar Ödül Töreni'nde de en iyi erkek oyuncu ödülünün bir ritüelden ibaret olacağı ve kazananın şimdiden belli olduğu kesin gibi. Colin Firth iyi oyunculuğu sayesinde karakterinin yaşadığı aynı endişeleri bize de yansıtıyor hatta savaşın arifesindeki bir ülkeyi ve halkı değil, kekeme bir dükü umursamamızı sağlıyor. Fakat yanında Goeffrey Rush öyle bir parlamış ki yan rolde adeta büyüyor. En iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü bu sene en çok almasını istediğim oyuncu oldu kendisi. Daha önce 4 kez aday olduğu ve Shine filmi ile ödüle kavuştuğu Oscar'dan bu sene de eli boş dönmeyecek bence. Filmde kralın kekeme doktoru ve dostu rolünü hakkıyla veriyor ve izleyicinin tüm sempatizmini kazanıyor. Ayrıca küçük bir süre alsa da (daha önce Jackboots on Whitehall filminde de oynadığı) Churchill rolünün hakkını veren Timothy Spall'ı da anmadan geçmek istemiyorum.

Filmin teknik kısmına baktığımızda ise değişik bir yakın çekim tekniği tercih etmiş Tom Hooper. Yakın çekimlerin profilden yapıldığı ve karakterler konuşurken odalardaki o mat ama renkli fonun ön planda olduğu çekimler değişik ve göze hoş gelen bir tercih olmuş. Sanat yönetimi çok iyi, özellikle kostümler ve dekorlara özen gösterilmiş. Tabi 15 milyon dolarlık bir film için masraftan kaçınmak adına iç mekan çekimlerine önem verilmiş, kamera dışarıya çıktığında ise ingilterenin o sisli atmosferi avantaj haline getirilerek geniş alan çekimlerine gereksinim duyulmamış. 


O dönemde kekemenin iyileşmesine sigaranın iyi geldiği söylenen ve gerçek hayatta akciğer kanserinden ölen ingiliz kralı 6.George'un gerçek hikayesini izlerken kendinizi empati kurarken buluyorsunuz. Görsel olarak ingiliz kraliyet ihtişamını fazla yansıtmasa da oyuncularının beyazperde de gösterdikleriyle büyülenmenizi sağlayan bir yapım King's Speech. İzlemenizi tavsiye ederim.

0 yorum:

Yorum Gönder