Aslında tipik bir klostrofobi öğeleri içeren, bunu hem mağara hem de su altı ile pekiştiren bir kapana kısılmış ekip hikayesi Sanctum. Filmi çekici kılan ise James Cameron ismi ve Avatar'da insanların hafızalarında yer edinen o 3 boyut görselliğini başka bir filmde tekrar yaşamak.
James Cameron ismi her ne kadar ön planda olsa da filmin yönetmeni Alister Grierson. Filmde Cameron idari yapımcı olarak yer almasına rağmen 3 Boyutlu efektlerin kendisinin elinden geçtiği bir gerçek. Andrew Wight'ın 14 kişilik bir ekiple mağara dalışında iki gün boyunca mahsur kalmasından esinlenerek gerçek bir hikayeden senaryolaştırılması filme bir ciddiyet katıyor. Senaryoya baba-oğul ilişkisi ve birbirlerini tanıma süreci de eklenerek duygusal bir hava yakalanmaya çalışılmış.
Bu tip filmlerde derin karakterler beklemek hata olur, Sanctum'da da filme uygun olacak şekilde yer yer karikatürize karakterler yaratılmış. Bu karikatürize karakterlerin vasat oyunculuğu ve klişe diyaloglarının yanında bu tip filmlerin olmazsa olmazı periyodik ölümler ve yaratılan suni gerilimler filme katılmış. Ama film esas gücünü görsellikten alıyor. Çok iyi yaratılmış mağara görüntüleri ve 3 boyutun desteğini de alması filmi izlenebilir kılıyor. Yine de 3 boyut teknolojisi bana hala yeterli gelmiyor. Gözü yoran ve tam anlamıyla doyurucu olmayan öğeler hala mevcut. Bunun yanında film gerçekçi çekilmeye çalışılmış, bazı mantık hataları barındırsa da yine de bilim kurgu türüne geçiş yapılmamış. Mağara içerisinde geçen benzer diğer örneklerdeki gibi gerilim vermek amacıyla keşfedilmemiş türler, yaratıklar gösterilmeye çalışılmamış ve bu doğru bir hamle olmuş.
Klişe olan olaylar ve yavan oyunculukların yanında Sanctum sırtını görselliğe dayayan bir film. 3 boyut teknolojisinin çok iyi kullanıldığı bu filmi izledikten sonra en azından pişman olmuyorsunuz.
0 yorum:
Yorum Gönder