• Melis Danişmend

    Solo albümüyle beğeni toplayan Melis Danişmend Ankara'daydı [...]

  • Mabel Matiz

    Matizm ağır adımlarla ilerliyor [...]

  • The King Is Dead

    Indie folk grubu The Decemberists'in son albümü [...]

  • Cam

    Beğenilen tiyatro oyunu Ankara'daydı [...]

  • Odtu

    12. Sanat Festivali [...]

  • Ankara Film Festivali

    17-27 Mart'ta [...]

  • Can Bonomo

    İlk albümü Meczup ile dikkatleri çekmeyi başardı [...]

  • The King's Speech

    Bu senenin en çok ses getiren filmlerinden Zoraki Kral [...]

  • Sanctum

    James Cameron 3 boyut teknolojisi ile bu sefer başarılı olabilecek mi? [...]

  • Bruno Mars

    Doo-Woops & Hooligans albümü [...]

  • Athena

    Athena 27 Ocak'ta Ankara'daydı [...]

®

21 Ocak 2011 Cuma

Oyun Atölyesi'nden Testosteron


19-20 Ocak'ta Oyun Atölyesi'nin popüler oyunu Testosteron bizlerle buluştu. Oyun Atölyesi Ankara'ya geldiğinde kaçırmamamız gerektiğini bildiğimizden hemen yerimizi aldık. Öyküsünü okuduktan sonra bizi koyu bir erkek muhabbetinin beklediğini tahmin etmiştim. Gerçekten de Testosteron,  hormonun vaadettiklerini yerine getiren bir oyun: Şiddet, Küfür ve Cinsellik


Testosteron, Polonyalı yazar Andrzej Saramonowicz'in 2007'de filmi çekilen öyküsünün yeniden çevrimi. Türkçeye çevirisinin mükemmel olduğunu söylemek gerekir. Orjinal oyundaki Polonya hakkındaki birçok anlayamayacağımız detayın çıkarıldığı çok belli ve yerlerine bizden bir şeyler eklenmesiyle oyunda olabilecek tempo düşüklüğü engellenmiş. Oyuncular çok başarılı. Karakterlerin yer yer karikatürize edilmesiyle de sahnedeki erkek muhabbetinin ağırlığı ortadan kalkmış ve izleyen kadın seyircileri rahatsız etmeyecek hale gelmiş. Oyuncuların her biri neredeyse aynı sürede sahnede rol alıyor bu sayede biri diğerinden daha fazla öne çıkmış olmuyor. Onur Ünsal son dönemin en yetenekli genç oyuncuları arasında gösteriliyor. Aynı karakteri daha önce Fırat Tanış oynamış, onu izleyemedim fakat Onur Ünsal sahnede adeta parlıyor. Mert Fırat ise zaten en iyi erkek oyuncu ödülü almış birisi ve rolünün hakkını vermiş. Beni şaşırtan ise Emre Karayel ve Timur Acar oldu açıkçası. Kendilerini sürekli televizyonda gördüğümüzden bu rollerin kendilerine yapıştığını düşünmüştüm fakat sahnede izlerken bir an olsun televizyondaki karakterleri görmedim. Bazı espriler önceden tahmin edilebilinir ve klişe olsa da bence güldürmeyi başarıyor. Yine de salonda bazı insanların güleceği zekice hazırlanmış espriler de beklemiştim.


Oyun bittikten sonra çok küfürlüydü gibi yorumlar olabilir. Ne kadar bel altı esprilerden şikayet eder gibi gözüksek de kadın-erkek ilişkilerinin mizahi yönden incelenmesi toplumun hoşuna giden bir malzeme. Öyle olmasa bu kadar izdivaç ve magazin programları izleyen bir toplum olmazdık. Hatta bu durum toplumdaki sınıflandırmayı yapamayacak kadar genelleşmeyi başarıyor. Zaten sahnede konulan oyunun da topluma örnek ya da öğretici olması gibi bir derdi de olmamalı. Orada sahneye konulan hayatın içinden bir kesit en nihayetinde. Zaten yaratılan gerçeğe yakın karakterler sayesinde her karakterin bir diğerine göre aynı rahatlık ve ölçekte küfür etmediği de görülüyor.


Sahnedeki sandalyelerin ayaklarının topuklu ayakkabı şeklinde olması dikkatimi çekmişti. Biraz araştırınca aslında tüm dekorun özenle hazırlanmış bir kadın yüzü olduğunu öğrendim. Evet konulan lcdler bir kadının gözleriydi. Bu tasarım Salvador Dali'nin "Mae West" adlı eserinden esinlenerek hazırlanmış.

Oyun Atölyesi'nin biletleri hızla tükenen bu oyununa hala gidemediyseniz bir sonraki fırsatı kaçırmayın. Çünkü Ankara'ya böyle güzel oyunlar her zaman gelmiyor. Son olarak oyuncuların başarıyla çaldıkları enstrümanları duyan seyircinin, müziğe eşlik edip oynamaya başlamaları içinse Janis'den alıntı yaparak "zaten sizin içinizde varmış" demek gerekir herhalde.

0 yorum:

Yorum Gönder